BELİRTİYE DAYALI DİŞ HEKİMLİĞİ NE DEMEKTİR?

EVIDENCE BASED DENTISTRY
(kanıta değil belirtiye dayalı diş hekimliği)

       Son yıllarda kanıta dayalı diş hekimliği ismi ile bir terim ortaya atıldı. "Evidence based" teriminin Türkçeye yanlış çevrilmiş, bilim makaleleri ile doğrulanmış bilgiye inanmak şeklinde anlaşılmıştır. Bu yeni bir şey değildir. Zaten her bilim insanın uyguladığı bir prensiptir. O halde bu terimin anlamı ne olmalıdır?

      Kelimeyi İngilizceden Türkçeye yanlış çevirince terimin içini doldurmak mümkün olmamıştır. Sıradan, anlamsız, özelliksiz olarak kalmıştır. Zorlayarak ve çekiştirerek bir içerik yüklenmeye gayret edilmiş, başarılı olamamış, bu terimin içi boş kalmıştır. Tam bir ölü doğum.

      Doğru çeviri: "belirtiye dayalı diş hekimliği"dir. Bu makalede yanlış çevirinin veya yanlış anlaşılmanın içini nasıl dolduramadığımızı ve çevirinin doğrusunun ne olması gerektiğini bulacağız.

      Yüce önder Atatürk'ün köy enstitülerinde uyguladığı eğitim sisteminde prensip olarak belirtiden yola çıkmak ve pratik yaparak eğitimi gerçekleştirmek esas alınmıştır. Öğrenci önce tarladaki buğdayın yaprağını kemiren zararlıyı gördü sonra onu giderecek çözümü geliştirdi ve öğrendi. Önce belirtiyi gördü sonra bilim yaptı.
       Kanada başta olmak üzere bir çok batı ülkesi Atatürk'ün köy enstitüsü eğitim sistemini örnek aldı ve "Evidence Based" ön takısı kullanarak bir çok alanda kendi sistemine kopyaladı ve uyguladı. Evidence based medicine (belirtiye dayalı tıp), evidence based dentistry (belirtiye dayalı diş hekimliği), evidence based science (belirtiye dayalı bilim) ....

Kendi öz sistemimiz olan bu eğitim modeli sanki yeni bir şeymiş gibi ithal edilmeye çalışıldı. Üstelik ithal ederken bile yanlış çeviri yapılarak deforme edildi, "kanıta dayalı" denildi.

Yanlış çeviriden gelen kanıta dayalı teriminin içini doldurmak için üniversiteler ve her fakültede bir öğretim üyesi görevlendirildi. Kanıta dayalı diş hekimliği nedir, nasıldır, nasıl uygulanır, bunu bul, öğren, öğret ve uygulamaya sok diye görevler verildi.

Yapacak bir şey yoktu.
Bir kaç mesleki kurum, bir kaç masabaşı meslektaş, zaten yapılmakta olan ve hekimliğin en temel davranış biçimlerini "kanıta dayalı diş hekimliği" olarak isimlendirip kucaklarına konulan topu orta sahaya pas verdiler. Yanlış çevirinin yarattığı boş çerçeve şu şekilde doldurmak zorunda kalındı. Kendilerinin bile ikna olmadıkları yaptıkları tanımda belli oluyordu. Terimin içini doldurmaya zorladıkları bu eksik tanım şöyledir

Kanıta dayalı diş hekimliği= diş hekiminin literatürden faydalanma yöntemlerini, çalışma metodolojilerini değerlendirmesini, araştırmalar arasında farklılıkları belirlemesini ve sonunda hastası için en uygun klinik uygulamayı yapabilme becerisini öğrenmesidir.


Bu tanım tatmin ve ikna edici değildir. İçi bomboştur. Zaten yapılmakta olan temel işlemleri sanki özel bir durum gibi göstermektedir.
Tarifin üstünü kazıyınca altından boşluk çıkmaktadır.
Bu tanım, her diş hekiminin zaten ve mecburen bildiği, her gün, zaten hep yaptığı ve yapılması zaten beklenen basit değerlendirmeleri kısaca sıralamaktadır. Özel bir şey tarif etmez.
Bu tarifte kanıta dayalı olan nedir? Bu tanımın içinde kanıt ile kast edilen nedir? Neyin kanıtıdır? Ne kanıta dayanmaktadır?, nasıl dayanmaktadır?
Kanıta dayalı diş hekimliğini anlamak için özgün bir örnek sorulduğunda tatminkar bir örnek ortaya konulamamaktadır. Hastaya bakarsın, bilime bakarsın ne gerekiyorsa onu yaparsın işte bu kanıta dayalı diş hekimliğidir deyip örnek verirler. Yahu biz bunu zaten hep yapıyoruz??? Kanıt dayanan nedir? diye sormak gerekir.

Belirtiye dayalı (tıp veya) diş hekimliğinin doğru tanımı

Bütün problem EVİDENCE kelimesinin yanlış çevirisinden kaynağını almıştır. İngilizcede evidence kelimesinin kanıt, bulgu, ifade, ispat, tanıklık, iz, belirti, işaret, tanık, açıklık, delil, şahit anlamları vardır.
Kanıt şeklinde dilimize çevrilmesi imkansız değildir fakat yanlıştır. "Evidence based dentistry" ifadesi içerisinde yer alan evidence teriminin kast ettiği anlam tam olarak "belirti" kelimesi ile dilimize aktarılabilir, açıklanabilir. Daha özelden kesit alındığında bu kelime "semptom" anlamında algılanmalıdır.

evidence based dentistry terimi murat aydın

Belirtiden yola çıkarak hastalığı tanımaya "belirtiye dayalı (tıp veya) diş hekimliği" ismi verilir. İncelemenin yönü klinikten fakülteye doğrudur. Bu terimin özelliği budur. Yani belirtiye dayalı olmanın tanımı, özelliği, ayırt edici özelliği bilimin yönüdür, ayırıcı tarif "yön"dür.

Yani teoriden pratiğe degil, pratik uygulama kanıtlarından ve belirtilerden yola çıkarak bilim destegi üretmeye "belirtiye dayalı bilim" denilir. Eğitsel amaçlara hizmet eder.

Bakın Atatürkü doğru anlayan "evidence base dentistry" dergisinin editörü bu terimi nasıl tarif ediyor

Bridging the gap between research and dental practice.
Diş hekimliği pratiği ve araştırmalar arasındaki geçit


Belirtiye dayalı (tıp veya) diş hekimliği işte budur.




Ana Sayfa               Murat Aydın Diyor ki eposta gönder


(Benjamin H. 2014) Bu makale, kanıta dayalı tıbbın (KDT) epistemolojisinin felsefi çıkarımlarını, Duhem-Quine tezinde açıklandığı gibi, teorinin kanıta dayalı olarak yetersiz belirlenmesi sorunu açısından incelemektedir. KDT kanıt hiyerarşileri, klinik araştırmayı temel bilime göre ayrıcalıklı kılmakta ve yetersiz belirleme sorununu daha da kötüleştirmektedir. Ciddi düzeyde yetersiz belirleme nedeniyle, KDT, hastalık ve tedavi anlayışımızın temelini oluşturan temel tıbbi inançları anlamlı bir şekilde test edememektedir. Sonuç olarak, KDT, temel biyolojik bilimlerden gelen açıklamalara şüpheyle yaklaşan bir epistemik tutum benimser ve hastalığa nüfus düzeyinde bir bakış açısıyla yaklaşır. KDT'nin epistemik tutumu, hastalık mekanizmasını anlamak ve yeni tedaviler geliştirmek için bilgiyi bütünleştirmek için gerekli olan teorik bir çerçevenin geliştirilmesini engelleyerek sınırlı bir araştırma yöntemi sunmaktadır. Tıbbi epistemoloji çoğulcu kalmalı ve temel bilim ile klinik araştırmanın tamamlayıcı yaklaşımlarını içermeli, böylece KDT hiyerarşilerinin gerektirdiği sınırlı epistemik tutumdan kaçınılmalıdır. Duhem-Quine tezi, klinik araştırmaların teoriyi tıp biliminin temel inançlarını tam olarak test edemeyecek kadar yetersiz belirlediğini göstermektedir. Ciddi yetersiz belirleme, KDT'nin tıp teorisine olan şüpheciliğini ve hastalığı popülasyon düzeyinde istatistiksel ilişkiler olarak görmesini açıklayan muhafazakârlıkla karşılanmaktadır. Böyle bir epistemik tutum, tıbbi araştırmalara sınırlamalar getirir: Hastalık ve tedavi mekanizmalarına ilişkin temel inançları araştırmada başarısız olan KDT, hipotez oluşturmak ve yeni tedaviler geliştirmek için bilgiyi bütünleştirmek için gerekli olan teorik bir çerçeve oluşturmada başarısız olur. Klinik çalışmalar tıbbi araştırmaların önemli bir bileşeni olsa da, klinik deneyler tıbbi bilgide tek epistemik otorite değildir ve tek bir araştırma yöntemi olarak etkili değildirler. Bu tartışma, tıbbın, EBM'nin belirsiz epistemolojisinden kaynaklanan şüpheci tutumdan kaçınmak için klinik araştırma ve temel bilimin tamamlayıcı yaklaşımlarını kullanması gerektiğini öne sürmektedir. Belirsizlik Sorunu ve Duhem-Quine Tezi Duhem-Quine tezi, modern bilim felsefesindeki en etkili kavramlardan biridir. Bu tez, Fransız fizikçi ve filozof Pierre Duhem ve Amerikalı filozof WVO Quine tarafından bağımsız olarak öne sürülen iki ayrı tezin birleşimidir [4–6]. Duhem-Quine tezi, teorinin kanıta dayalı olarak belirlenememesi sorununu ele alır. Bu sorun, deneysel kanıtların tek başına bilimsel teorilerin kabulü veya reddi için yetersiz gerekçeler sağlaması ve bu nedenle dünya hakkındaki inançlarımızı belirsizleştirmesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu tez, bir hipotezin gözlem veya deneyle tek başına test edilemeyeceğini, bunun yerine yalnızca teorik bir grubun parçası olarak test edilebileceğini savunur; sonuç olarak, deneysel veriler teori seçimini belirsizleştirir.