Bir sonraki baskıda yer alması planlanan konu başlıkları:
Her mobil dişe kuronlanmadan önce kanal tedavisi yapılmalıdır
Alveol kaybı Progresif seyreder. Her alveol kaybı vakasında yeteri kadar
beklenirse, bir süre sonra retrograd pulpit oluşur. Eğer siz hazırlıksız
yakalanıp kanal tedavisi yapmadan kuron yaptıysanız hem kuronu sökmek zorunda
kalırsınız hem hastanın gözünde prestijiniz azalır.
Kablo içerden koparsa nasıl bulunur
Bir cihazın kablosu genellikle kıvrım yerinden kopar. İçerde meydana
gelen kopuğu dışardan tespit etmek için röntgenini çekiniz. Şekilde kopuk
bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sağıklı bireylerin arayüz fırçası ve kürdan kullanmasını doğru bulmuyorum.
Hastalarımıza diş ipi önermeyi anlamak mümkündür. Fakat arayüz fırçası
ve kürdanın sürekli kullanmayı önermenin dişlerin aralanmasına ve papil ezilmesine
sebep olacağı bellidir.
Resimde görüldüğü gibi en incesi 0.4 mm olan bir cisim iki dişin arasına
yıllarca sokulursa orası muhtemelen açılacaktır. İnterdental kemik geri
çekilecek, papil atrofiye olacaktır. Ki bunu klinikte görüyoruz.
Papil çekilip dişler aralandığı için ara yüz fırçası ve kürdan verilmiyor.
Belkide ara yüz fırçası ve kürdan verildiği için dişler aralanıyor ve papil
çekiliyor. Bunların kullanımının ortodontik tellerin arası ve köprülerin
altının temizliği ile sınırlandırılması gerektiğini düşünüyorum.
Ultrasonik titreşimler diş hekimliğinde nerelerde kullanılır
Bu tür titreşimler yoğunluğu birbirinden farklı olan tabakaları birbirinden
kopartmak için kullanılır.
- Diş taşını dişten kopartmak için
- Böbrek taşını sıkıştığı ureterden kopartmak için,
- Pas-oksit tabakasını metalden kopartmak için ,
- Smir tabakasını kanal duvarından kopartmak,
- Simanı dişten/kurondan kopartmak için
kullanılır.
. Ultrasonik diş temizleyiciler bu sebeple implantı yerinden gevşetirler.
El aletlerinin ultrasonik temizliğini yapan su havuzu en verimli
nasıl kullanılır
Ultrasonik temizleyicilerin etkinliği sıcaklık, süre, yüzey gerilim
ve şiddet ile doğru orantılıdır.
- Ayarlanabiliyorsa cihazın şiddetini artırın,
- süresini uzatın,
- sıcak su kullanın
- Bulaşık deterjanı damlatın
Farklı metalden yapılmış kanal aletleri birbirine temas ederse korozyon olur
mu?
Farklı iki metal birbirilerine temas ederlerse aralarında pil oluşur.
Kimi kaynaklar buna galvanik akım adını veriyor. Kimi kaynaklar elektrokorozyon
adını veriyor. . Altın bir yüzük ile platin yüzük veya gümüş yüzük aynı
çekmecede birbirlerine temas ederek bir süre bırakılırsa hepsinin yüzeylerinde
minicik çukurcuklar açıldığını, yüzeyin pürüzlendiğini görürsünüz. Olay
şu şekilde gerçekleşir. . Metallerin elektronegatiflikleri bulunur, her
metalin kendi elektrik yükü bulunur. Şu anda aklıma gelen gümüşün +222 mV
olduğudur. Buna benzer olarak her metalin yükü farklıdır. Birbirlerine temas
ettikleri zaman diferansiyel voltaj kadarı birbirlerine doğru akarak sıfırlanmaya
çalışırlar. Bu elektron transferi yüzeydeki metal atomlarında kayıplara
yol açar. Zaman içinde yüzeyde gözle görünen bozulmalar başlar. . Fakat
birbirinin aynısı 2 metalde elektronegativite eş olduğu için diferansiyel
voltaj (dV) sıfırdır ve akım akmaz. Yüzey koroze olmaz. Kanal aletelri
aynı metalden yapıldıysa birbirlerine temaslşarında sorun olmaz. . Ayrıca
eğer benim gibi kanal aletlerinidisinfektan solusyon içinde bekletiyorsanız
farklı metaller bile olsa, temas etmelerinde sorun olmayyacaktır. Çünkü
disinfektan su üzerinden devre tamamlanacak ve dV küçülecektir.
Hiç şikayeti olmayan bir dişin dentin dolgusundan sonra şikayetleri
olmaya başladıysa
sebebinin şunlar olabildiğini görüyorum
1- Önce asit sonra pulpa koruması yapılmış ise
2- Pulpa ve canlı dentin kaide ile tam olarak örtülmemiş çıplak kalmışsa
3- böylece Canlı dokuya asit bond kompozit temas ediyorsa
4- Dolgu yüksek veya ara yüze taşkın ise
5- Airotorun suyu az, ışığın gücü yüksek ise
6- Ardışık olarak bir kaç defa veya uzun süre kullanıldıysa vitalometre
pulpa hasarı yaratabiliyor . Antiseptik kullanılmasının olaya yakından ilişkisi
bulunmayabilir. Hatta tahriş yaratıp şikayetleri artırabilir. Dolgu, kaide,
bond markalarının bir önemi yok bence. Geçer diye bekleyip kendimizi kandırmamak,
oyalanmamak, mesai ve güven kaybetmemek gerekir. Çünkü ağrı geçerse pulpa
öldü anlamına gelebilir. Ölü pulpa uzun vadede mutsuzluk getirir. Böyle post-op
ağrı başladıysa kolları sıvayıp kanal tedavisine girişmek uzun vade başarı
için gereklidir.
Simantasyondan önce disinfektan sürelim mi?
Simantasyondan önce Aşırı tedbir ile olayı abartıp,
canlı çıplak dentini disinfektan ile silmek pulpayı tahriş
edip sessizce ölmesine sebep olabilir. Haftalar sonra apikalden
apseleşmeye başlayabilir.
Hastaya kendi ağzındaki çalışmamız hakkında bilgi
vermeli miyiz
Bu iş bebeğe mama vermek gibidir. Ağlamadan verilmez.
Ağladıkça mutlaka verilmelidir. Susunca durulur. Devam
edilmez. Susmadan kesilmez. Metilen mavisi hazırlamak
Çürük bulmak, kanal ağzı bulmak, dişte çatlak aramak,
plak göstermek gibi sebeplerle metilen mavisi solüsyonu
ağızda boya olarak kullanılmaktadır. Bu amaç ile akvaryum
malzemesi satanlardan veya ilaç firmalarından %1 lik metilen
mavisi satın alabiliriz. Daha sonra bunu arzu ettiğimiz kadar sulandırabiliriz.
En az 10 katı sulandırmak uygun olur. Daha sonra pamuk
ile dişe sürülür beklenir ve hasta ağzını yıkadınktan sonra
dişin yüzeyi incelenir. Diş beyazlatma işlemi bence
bir ölü doğumdur. İlk çıktığı günden beri herkes hiç bir
işe yaramadığını biliyor ama kimse bunu dile getirmiyor. Ne doğru
dürüst bir renk açılması oluyor ne de ertesi ay renk sabit
kalıyor. Hasta nasıl ağız bakımı yaparsa yapsın, diş hekimi
hangi marka peroksit kullanırsa kullansın sonuç genellikle
budur.
Hipo kazası
Dental injektörler daima 2 ml dir. Eğer hipo injektörü
5 ml lik olursa elimize alır almaz bunun anestezi olmadığının
kolayca farkına varırız.
İğne ucu olarak yine dental injektör iğnesi veya istediğiniz
kalınlıkta iğne takabilirsiniz.
Ucunu da daima bükünüz. Ucu bükük bir iğneyi istesek
bile saplayamayız veya derhal farkına varırız
Bu durumda meslek hayatınız boyunca hipo kazası yaşamayacaksınız.
(Benim gibi)
Soğuk ağrısı: Pulpanın kan dolaşımı artarsa - Çıplak dentinde
Korf lifleri uyarılırsa meydana gelir
Perküsyon ağrısı: Periodonsiyum su toplarsa (ödem olduğunda) meydana
gelir
Ankete veya bilim çalışmasına konu seçmek
Anketler sosyal
check-up yapar. Muhatabını yoklar, problar, fotoğrafını çeker, koklar, dokunur,
ip uçları verir. Elde edilen sonuçların bilime katkısı olması beklenir. Ürettiği
bilimi kullanarak bir sonra gelen bilim adamına meşale olmalıdır, yolu açmalıdır,
sonra gelenin işin kolaylaştırmalıdır, aydınlatmalıdır, basamak olmalıdır,
destek olmalıdır. Görünmeyeni göstermelidir. Görüneni veya Cevabı belli
soruları sorarak anket yaparsanız bilim üretilemez, bilimde ileri gidilemez,
bilimde gelişme sağlanamaz.
Üzerinde 5 yıldan uzun bir süre kuron bulunan dişlerin apikal
periodontit tedavilerinde kavite açma konusunda hekimin eğitim durumunun
ve tecrübesinin planlamaya etkisinin değerlendirilmesi. Sol üst
ikinci kesici dişlerin veya 2 kanallı sağ alt ikinci küçük azıların veya
sol alt kaninlerin, semptomatik pulpitis prulentaların tedavisi sırasında
interdental kavite açarken hekimin lastik örtü takma becerisinin ve hızının
pulpit tedavisinin planlamasına etkisinin değerlendirilmesi
Merhem formunda ilaç karıştırmak
Bazen ağız içerisinde çalışırken acele olarak merhem formunda bir ilacı karıştırmak gerekebiliyor. Acele edip zaman ile yarıştığımız bir anda çekmeceyi açıp siman camı aramak veya ilaç karıştırma kağıdı arayıp bulmak bize zaman kaybettirebiliyor. İşte böyle durumlarda aynanın sırtını kullanabilirsiniz. Temiz bir pamuk veya peçete ile ayna sırtını silip siman camı gibi kullanabilir ilaç karıştırabilirsiniz. Zaman kazandırır.
Prevalans - insidans ne demek
Aralarında epey fark bulunmasına rağmen biz bunları günlük konuşma dilimizde
eş anlamlı gibi kullanabiliyoruz. Halbuki birisi oran diğeri sayı imiş
Prevalans= belirli bir zaman diliminde hastalıktan etkilenen bireylerin
sağlam bireylere ORANI
İnsidans = belirli bir zaman diliminde hastalanan insan SAYISI
O halde n sayıda popülasyon için şöyle bir formül yazılabilir mi?
Kavite disinfeksiyonu
Kaviteye ne sürersek sürelim sıfır mikrop elde edemeyiz. Sıfır mikrop
olsaydı bile dakikalar (veya saatler veya en geç gün) sonra, oradan uzaklaştırdığımızı
zannettiğimiz mikroplar geri gelir. Bu, acemice bir stratejidir. Pembe rüyadır.
temenniden ibaret bir senaryodur. Hiç kimsenin dişini, dolgusunun altını,
kanalın duvarını onlarca sene steril tutamayız. Hayaldir. Mikrobiyoloji
eğitimimden önce ben de sizin gibiydim. Mikroplar giderse infeksiyon gider
zannederdim. Asla geri gelmeyecekler zannederdim.
Endodontide ve diş tedavisinde doğru strateji şu olmalıdır: ekolojiyi düzeltip
mikropların bulunduğu ama çoğalmadığı, infeksiyona sebep olmadığı, hastalık
yaratmadığı, sayıların artmadığı çeşitliliğinin kısıtlı kaldığı ortamı hazırlamaktır.
Bu sebeple Lastik örtüsüz tedavi yapılırsa sterilite bozulur diye yazıldığını
okuduğumda, veya kanalın içine chx veya alkol sürüldüğünü okuduğumda, bakterilerin
bizlere gülümsediğini görür gibi oluyorum. Bakterileri çok iyi anlıyorum.
Ama kanala veya kaviteye chx sürülmesini anlamıyorum.
İmplant varken çene kırığı daha kolay olabilir.
Bir tahta parçasına kalın bir çivi çakılda ve tahta parçasını kırmaya zorlayacak
şekilde nüksek. Kırık hattı çivinin üzerinden geçer.
Pencere camına bir minik delik açsak sonra cama çekiçle vursak kırık hattı
deliğin üzerinden geçer. Bu örnekleri artırabiliriz.
Özellikle mandibula için geçerli bir model olarak, Kemik içerisine implant
koyma sırasında delinerek uzaklaştırılan kemik hacmi sebebi ile rijidite bozulacak
İmplant kemik sınırında belirgin bir mekanik zayıflık ortaya çıkacaktır.
Elastik modülleri birbirinden farklı olan 2 malzeme (kemik ve metal) cisim
birleşim hattından kolayca kırılacaktır. Çünkü gerilme ve büzülmeye karşı
dirençleri (elastik modülleri) farklıdır.
(Benzer problem kolondan karot örneği aldıktan sonra betonda ortaya çıkan
deliğin orjinalinden daha sert bir çimento ile doldurulması ile de ortaya
çıkabilir.)
Kemiğe gelen kuvvet, periimplant dokuda metale tutunmuş olan bir kaç yüz
veya bir kaç bin lenfositin veya osteositin mekanik direncini muhtemelen çok
kolayca aşacaktır.
Selüler seviyede osteointegrasyon gerçekleşmiş olsa bile kırılma kuvvetlerine
ihmal edilebilecek kadar zayıf bir karşı koyma yaratabilir.
İmplant endikasyonu koyarken (özellikle mandibular) kemikte kırılgan bir
yapı oluşacağı ihtimalini göz önüne almakta fayda olabilir.
Aspiratör çekmez olduğunda
veya kreşuarın (veya lavabonun) pis su gideri tıkandığında veya daraldığında
kreşuara tuzruhu döker 5-10 dk beklerim. Sonra çaydanlık dolusu kaynar su
döküp beklerim. Sonra kreşuarın suyunu 5-10 dk açık bekletirim. Tıkanıklık
açılır. Bu işlemin su sistemine zarar vermediğini deneyimliyorum.
Pirsink
Güney Amerika medeniyetlerinde kadınların evlenmek istediklerinde erkeklerin dikkatini çekmek için buna benzer takılar ile süslendikleri tarihi yazıtlarda rastlanmıştır. Arap yarımadasındaki kadınlar ayaklarını yere vurarak erkeklerin dikkatini çekiyorlarmış. uzak doğuda ise renkli dişlerden bahsedilmektedir. Bunların günümüzde uzantısı olarak, özellikle kadınların dudak burun kaş göbek kulak kıkırdağı veya buna benzer vücut bölgelerine metal halkalar (pirsink) takması sosyolojik bir olgudur. Bu takıların aşağıdaki mahzurları olabilir:
1- Mikrop yuvası olur. Temizliği imkansızdır.
2- İmmün sistem üzerine kronik mikrotravma şeklinde uyarı gönderir.
3- Akupunktur noktalarını kontrolsuz biçimde uyardığı için önceden kestirilemeyen
yan etkileri ortaya çıkabilir. Bu istenmeyen etkiler subklinik seyrediyor olabilir.
4- Zayıf travmalarda bile organ veya dokuların yırtılmasına sebep olur
5- Takıldığı organ veya dokunun fonksiyonlarını bozar (dilde konuşmayı, burunda rinonasal sekresyonu bozdması gibi)
Ünitin yerleştirilmesi
Koltukta oturan Hastanın yüzü pencereye yani odanın en aydınlık cephesine dönük olmalidir
. Tavan aydınlatması veya reflektör aydınlatmasından bağımsız olarak gün ışığı destekleyici bir aydınlanma olarak kullanılmalıdır. Koltukta oturan hastayı muayene ederken, pencereden gelen ışık hekimin sağ omuzu üstünden hastanın yüzüne gelmelidir
Anesteziden sonra göz kapağı uyuşması
Öyle zannediyorum ki: Pistona hızlı basınca bu oluyor
Başıma geldikçe bir kaç hastayı dikkatlice muayene edince gördüm ki, uyuşan ve tutuan yerleri alt alta koyuunca görünen köye kılavuzsuz varılıyor
Tutulan sadece maksiller sinir olsaydı sadece sensetifler kaybolacaktı. Fakat bu olaylarda sizin tarif ettiğiniz gibi motor da kayboluyor. Demekki N. maksilleristen fazlası dtutuluyor.
Bence:
Basınçla verilen solüsyon kasların arasından fossa pterigopalatina'ya giriyor. Maksiller sinirin uç dalı infraorbital bölge uyuştuğuna göre bunu anlıyorum. Hastanın şakaklarındaki saçları çekiştirince uyuştuğunu söylüyor. Burdan anlıyorum ki auriculotemporal sinir de tutuluyor. veya maksiller sinirin zigomatik dalı tutuluyor. Göz kapaklarının sadece motoru kaybolmuyor. Dikkat ederseniz sensetifleri de gidiyor. Yani N. frontalis de nakavt oluyor. Bu solüsyonun fossa petrigopalatina'ya girdiğini doğruluyor.
Solüsyon N. facialis'i nerede yakalıyor bilmiyorum. Ama bir şekilde yakalıyor. N. facialis'in motor iplikleri tutulduğu için etkilenen tarafta mimik kaslar duruyor. Göz kapağı kapanmıyor. Parasempatik iplikler de tutulduğu için etkilenen tarafta submanibular ve sublingual ve lakrimal salgılar da durur.
Solüsyon, Fissura petrotimpanica'da siniri yakalıyor diyesim var ama abartmış olurum. Solüsyon o kadar uzağa gidiyor olamaz.
Ben bu duruma giren hastayı inceleyerek senaryo hakkında tahminde bulundum. İlaveler yapılabilir.
İnjeksiyonu yavaş yaparsanız bu olumsuz olayı yaşamazsınız.
Eğer bir gün yaşarsanız hiç 1 şey yapmayın bekleyin. Mutlaka kendiliğinden ve sekel bırakmadan geçer. Solüsyonun uyuşukluk etkisinin hızlı geçmesini istiyorsanız sıcak suya batırılmış havlu uygulanabilir, bölge kasları spor yapma zorlanabilir vesaire..
Ağızda gaz molekülleri sayısı
P x V = n x R x T
P, basınç (N/m2); V, hacim (m3); n, mol sayısı (6.02x10^23); R, universal gas sabiti (8.31 J/K); T, sıcaklık (K); ağız boşluğu is 27 ±3cm3 (Furne J, 2002)
1.01 x 10^5 x 27 x 10-6 = n x 8.31 x 309
2.72 = n x 2567.8
n = 1.05 x 10^-3 x 6.02 x 10^23
n = 6.32.10^20 tane gaz molekülü
1 atmosfer basınçta 36 derece sıcaklıkta ağızda 6.32x10^20 tane gaz molekülü vardır.
Her ppb gaz 6.32 x 10^11 tane ömoleküle karşılık gelir
Kanal ağzını bulmak için:
- Kavite tabanını Metilen mavisiyle boyuyorum böylece kanal ağzını görmeye başlayabiliyorum
- Kavite tabanına asit koymak gerekir diyorlar. Eskiden sitrik asit asetik asit sülfürik asit kullanılırmış. Şimdilerde çoğu kaynakta edta koyulur diyor ama ben bu güne kadar edta'nın kanal açtığına tanık olmadım. Onun yerine fosforik asit (kompozit asiti) kullanıyorum. Hızlı, kuvvetli, sonuca götüren ve bol bulunan bir maddedir.
- Esas olan ısrar etmektir ve görerek çalışmaktır. Gerisi olmasa da olan yardımcı olan küçük detaylardır
Demir3+ içeren şurupları temiz dişte leke yapmaz.
.
Ağız temiz tutulursa hiçbir demir içeren şurup dişler üzerinde leke oluşmasına sebep olmayacaktır. Ağız kirli bırakılırsa şuruptaki demir(III), ortamdan oksijen çeker. Bu bir redoks reaksiyonudur. Ortamdaki oksijen azalınca OH- fazlası belirir. Redüksiyon potansiyeli düşer. pH yükselir. Alkali ortam oluşur. Demir oksit tuzları bakteri plaklarının üzerine çökmeye başlar. Dışardan bakanlar, şurubun dişi boyadığını zannedebilir. Dişte bakteri Plağı yoksa demir oksit dişe tutunamaz, dişi boyayamaz.
.
Dişlerini temizlemesini tembih ederek istediğiniz her(hangi) demir surubunu hastalarınıza yazabilirsiniz.
.
Hasta diş temizlemiyorsa hepsi boyar;
temizliyorsa hiçbiri boyamaz.
Gebelik diş çürütmez.
Gebelik diş çürütür diye yanlış bir inanış vardır.
Gebelik diş çürütmez.
Gebelik diş eti infeksiyonuna eğilim yapar.
Eğer ağızda plak yoksa eğilim bile yapmaz.
Yani ağzı temiz olan gebelerde diş eti infeksiyonu bile görülmez.
Her hastadan xr çekilmemelidir
Diş tedavisine gelen hastalardan panoramik veya diğer röntgenler mutlaka çekilmek zorunda değildir. Her hastadan muayene öncesi röntgen çekmek uzun vadeli genetik hastalıklara meydan okumaktır.
Değişik ülkelerde, değişik şehirlerde ve değişik kliniklerde diş hekimlerinin muhtelif uygulamaları vardır. Kimisi muayene bile etmeden hastaya selam bile vermeden röntgenini çeker. Kimisi ihtiyaç duyduğunda çeker.
Ne kadar masum bir şikayet olursa olsun, herhangi bir diş hastasının çene kemiğinin derinliklerinde veya ağzının uzak kesimlerinde görülmeye değer, bilinmeyi hak eden, tanı konulmayı bekleyen, belkide acil müdahale edilmesinde fayda olan herhangi asemptomatik bir patoloji bulunuyor olabilir.
Öte yandan röntgen çekmek, az veya fazla dozda radyoaktif ışınların vücuda girmesi anlamına gelir. İster RVG adı verilen radyoskop, ister periapikal veya ister panoramik olsun hepsinin mutlaka ve kesinlikle radyasyon verdiği kesindir.
Radyasyon DNA zincirini kırar ve DNA molekülünün sakatlanmasına sebep olur. Kısırlık yapabilir, kanser yapabilir, genetiğimizi bozabilir, veya hiç bir şey yapmaya dozu yetersiz kalabilir. Ancak dozu yeteri kadar biriktiğinde bunları yapacağı kesindir. Hatta hiçbir şey yapmadı zannedilse bile, radyasyonu aldıktan sonra gelecekte dölleyeceğimiz bebeğin genetiğini de etkileyebilir.
Radyasyon birikicidir. Yani bu sene aldığımız minicik bir radyasyon, 35 sene sonra alacağımız radyasyonun üstüne eklenir. Vücuda alınan radyasyon asla unutulmaz, hiç eskimez, eksilmez, kaybolmaz, mutlaka hesabımıza alacak yazılır. Her radyasyon "nasıl olsa düşük dozdur" denilerek alınır. Veya kurşun önlüğün engellemediği kadarı vücudumuza girer ve bunun faturası belkide >50 yaşında ödenir. Yaşamınızın önceki yıllarında vücutta biriken radyasyon kadar ceza kesilir. Her hastaya rutin röntgen çekiyorsak 50 yıl sonrasının toplumuna kanser, sakatlık ve genetik deformasyon tohumları serpiştiriyoruz demektir. Emin olun bu tohumların bazıları yeşerecektir. Ama biz görmeyeceğiz ve gelecek nesillerde bizim yüzümüzden zarar gören bireyleri hiç bilemeyeceğiz.
O halde, biz hekimlere bir görev düşüyor:
Çok lazım olmadıkça hiç bir hastadan röntgen istememek gerekir. Hele ki kurşun önlük ile korunsa bile gebelerden röntgen çekmek daha büyük tehdittir. Klinik muayene ile tanı konulabilecek hastalıklar için tedbir olsun diyerek, veya merak gidermek amacı ile veya alışılmış olduğu sebebi ile, veya hastayı memnun etmek veya hastaya sükse yapmak, hastanın gözünde ilgili hekim imajı çizmek amacı ile veya yasalar, kurumlar istedi diye röntgen çekmemek gerekir.
Tükrük taşı muayenesi
Salya pH derecesi bazikleştiğinde bez parankimine kalsiyum tuzları çökmeye başlar. Veya kanal lümeni hasar gördüğünde salya bezi kanalına kalsiyum tuzları çökmeye başlar.
.
Tükrük pasajı daralmış olur. Buna bağlı olarak tragus önünden mandibula angulusuna kadar olan derin dokularda atipik ağrılar meydana gelir. Bruksistlerdeki maseter ağrısı, stylohyoid spina kireçlenmesi, bölgedeki kaslardan birinin kireçlenmesi, travma, pterygoid kas spazmına bağlı olarak ortaya çıkan ağrılar ile karışır.
.
Tükrük taşı ve tükrük kanalı taşlarını teşhis etmenin en güzel yolu salya debisini limon ile artırmaktır. (meydan okuma testi.) Hastanın ağzına limon damlatınca parasempatikler aktive olur ve salya volümü artar. Eğer salya kanalında bir darlık varsa tıkanıklığın öncesinde sıkışan salya ağrının artmasına ve bezde şişmeye sebep olur. Böylece tükrük bezi/kanalı taşı tanısı lehine düşünürüz.
Hastanın ağzına limon damlatılır 1-2 dakika içinde parots, sub anguler ve sublingual bezde şişme ve ağrı oluşması yoklanır. Eğer böyle bir ağrı oluşursa ilgili bezde veya kanalında taş bulunduğu düşünülür.
Kesin teşhis boyalı radyografi (sialografi) veya MR ile konulabilir.
Porselenin kalınlığını ölçmek
Diş kaplaması metal ve porselen tabakalarından oluşur. Biz diş hekimleri porselen kaplamaların metal tabakasını yapım aşamasında kumpas ile ölçebiliyoruz fakat bitimden sonra porselen tabakasının kalınlığını bilemiyoruz.
Bu yazıda bitmiş bir porselen kaplamanın yüzeyinde bulunan porselen tabakasının kalınlığını nasıl ölçebileceğimizi anlatacağım.
Aliekspres sitesinde bulduğum bu cihaz 5 Mhz frekansında ultra sonik dalgalar yolluyor ve metalin yüzeyine çarparak geri dönen dalgaları yakalıyor. Reflektif sinyalin dönüş gecikmesinde ortaya çıkan zaman farkına bakarak metale olan uzaklığı hesaplıyor ve ekrana veriyor.
Aynen kadın doğum doktorlarının fetusun boyunu ölçtükleri sistem kullanılıyor. Kadın doğum doktoru ultrason ile bebeğin boyunu ölçtüğü yöntem ile biz porselen tabakasının kalınlığını ölçüyoruz.
Bir porselen kaplamayı elinize almanıza da gerek yoktur. Ağızın içinde duran kaplamanın porselen kalınlığını da ölçebiliriz. Ağıza yaklaştırılır. Porselen kaplamaya temas ettirilir. Ekranda sayı belirir ve dıt sesi duyulur. Görünen sayı mikrometre cinsinden porselen tabakasının kalınlığıdır.
Plastik malzemelerin kalınlığını ölçemez fakat metal yüzeyine uygulanmış her türlü kaplanın kalınlığını ölçebiliyor. Yeter ki kalınlığını ölçmek istediğiniz tabaka bir metalin yüzeyinde bulunsun.
İmplantın titanyum metali hidroksil apatit kaplıdır. Bu cihaz ile implantların yüzeyindeki hidroksil apatit kalınlığını da ölçebiliriz.
Kullanım alanı hayal gücünüz ile sınırlıdır.
Diş hekimliğinde biyofizik dersleri boş geçtiği için biz diş hekimleri bu ve buna benzer cihazların diş hekimliği alanında kullanılabileceğini akıl edemeyebiliyoruz.
Hangi antibiyotik? https://blog.drmurataydin.com/hangi-antibiyotik.html
AMALGAM DOLGU ZANNEDİLDİĞİ GİBİ ZARARLI DEĞİLDİR Murat Aydin Diş hekimliğinde sağlam ve dayanıklı olduğu ispatlanmış amalgam dolgular, gümüş, kalay, civa gibi metallerin karışımı ile meydana gelir. 19 uncu yüzyıldan beri bütün dünyada yaygın olarak kullanılagelmiştir. AMALGAM DOLGU HAKKINDA İDDİALAR Tıp literatüründe amalgamdan ölen hiç kimse rapor edilmediği halde son yıllarda ortaya atılan bazı hipotezlere gore amalgam dolguların zehirli olduğu böbreklere, beyine, sinir sistemine zarar verebildiği, dikkat algı eksikliği gibi hatta multipıl skleroz başta olmak üzere nörodejeneratif hastalıklar gibi bazı rahatsızlıklara sebep olduğu ileri sürülmüştür. Amalgam dolguların sökülmesi gerektiği hatta sökülürken bile dikkat edilmesi gerektiği sökülürken bile insana toksik bir etkisi olabileceği ileri sürülmüştür. Amalgamdan ömür boyu civa yayıldığı ve bu civanın cocuklarda psikosoyal geriliğe sebep olduğu ileri sürülmüştür. Hatta amalgam dolgudaki civanın çocuklarda otizm sebebi olduğu ileri sürülmüştür. Ağzında amalgam dolgu taşıyan annelerin kana geçen civanın fetusa iletilerek bebeklerinde doğumsal hatalara sebep olabileceği söylenmiştir. Hatta bebeklerin düşük ağırlıklı (<2500 gr) doğacağı iddia edilmiştir. Amalgam dolgu taşıyan annelerde düşük meydana geleceği bile söylenmiştir. Amalgam dolgu taşıyan annelerin bebeklerini emzirirken anne sütü ile bebeklerine civa emzirdiği de iddia edilmiştir. Amalgam dolgudan sonra ağızdaki bakterilerin antibiyotiklere dirençli hale geldikleri de iddia edilmiştir. BU GÜNKÜ DURUM Beyaz dolgu üreticisi firmalar bu iddiaların ortaya atılmasını finansal desteklemiştir. Bir çok makalenin acknowledgement ve conflict of interest bölümlerinde beyaz dolgu üreten firma kartellerinin isimlerini okuyoruz. Demekki beyaz dolgu üreten firmalar satışları artırmak amacı ile amalgam dolguyu kötüleyen yayınların artması için ellerinden geleni yapmaktadır. Alman üniversiteleri başta olmak üzere akademik çevreler de bu finansal destekten pay kapmak için amalgam dolgunun aleyhine yayın yapma yarışına girmişlerdir. Sektörde dev dalgalanmalar meydana gelmiştir. Olayları doğru gözlem yapıp inceleme geleneği bulunmayan diş hekimleri ve diş hekimliği çevreleri bu dalgalanmalardan etkilenmiş ve amalgam dolguyu gerçekten zehirli zannetmeye başlamıştır. Bizim ülkemizde durum farklı değildir. Halkımız diş hekimlerine koşarak hiç bir şikayetleri olamdığı halde amalgam dolgularını söktürüp yerine beyaz dolgu yaptırmıştır. Bu gün bile basın yayın organlarında ve internette amalgam dolguların zehirli olduklarını tekrar eden çeşitli kaynaklar bulmak mümkündür. Halbuki bilim yayınları bu dedikoduların aksini söylemektedir. AMALGAMIN ZARARLARINI İNCELEYEN BİLİM YAYINLARI: 1663 kişiyi taranmış ve amalgam dolgunun nörotoksik belirti vermediği, hiç kimsede nörotoksisite göstermediği, sözü edilen nörotoksik belirtiler ve amalgam arasında hiç bir ilişki bulunmadığı görülmüştür. (Kingman A, 2005) (Ye X, 2008) Ağzında amalgam dolgu bulunan 507 tane çocuk incelenmiş hafıza, dikkat, algılama hızı konusunda beyaz dolgu kullanan çocuklardan farklı olmadıkları görülmüştür. (DeRouen TA, 2006) (Bellinger DC, 2006) (Bellinger DC, 2007A) (Bellinger DC, 2007B) (Surkan PJ, 2009) 6-10 yaş grubunda 534 çocuk incelenmiş ve 5 yıl boyunca takip edilmiştir, amalgam dolguların çocukların böbrekleri üzerinde hiçbir olumsuz etki göstermediği tespit edilmiştir (Bellinger DC, 2006) Üstelik, tam tersine olarak amalgam dolgular daha uzun ömürlü olduğu halde beyaz dolguların erken bozulduğu ve dişin dolgusunun tekrarlanmaya mecburiyet doğduğunu tespit etmişlerdir. (DeRouen TA, 2006) 8-12 yaş grubundan 507 çocuğun kanlarındaki civa seviyesi 7 yıl boyunca izlenmiş hiç bir çocuğun kanına civa karışmadığı görülmüştür. (Lauterbach M, 2008) Böbrekler üzerine zararlı bir etki (nefrotoksisite)ye rastlanmamıştır (Ye X, 2008) 6-10 yaş grubunda amalgam dolgusu bulunan çocuklar incelenmiş, amalgamdan çocuğun ağzına civa yayıldığı ve psikososyal bakımdan çocukları geri bıraktığı hipotezinin yanlış olduğu anlaşılmıştır (Bellinger DC, 2008) 20000 insan üzerinde inceleme yapılmış, geriye dönük olarak ağzında amalgam taşıyanlarda hiçbir kronik yorgunluk Alzheimer veya Parkinson ilişkisi bulunamamıştır (Bates MN, 2004) Otizmli çocuklar incelenmiş kanlarında amalgam dolgudan gelen herhangi bir civa fazlasına rastlanmamıştır. (Hertz-Picciotto I, 2010) Ağzında amalgam dolguları bulunan 72 tane hamile kadının kanında ve amniyotik sıvılarında civa konsantrasyonlarına bakılmıştır. Anne kanında ve bebek amniyotik sıvısında yüksek civa tespit edilmemiştir. Amalgam dolgulu annelerin bebekleri doğumsal anomali göstermemiştir. (Luglie PF, 2005) (Palkovicova L, 2008) Bebekleri düşük ağırlıklı (<2500 gr) doğan 1175 anne ile normal ağırlıklı doğum yapan 4468 kadının ağızlarındaki amalgam dolguların sayısı karşılaştırılmıştır. Amalgam dolgu sayısı ile düşük ağırlıklı doğum arasında hiçbir ilişki kurulamamıştır. (Hujoel PP, 2005) amalgam dolgunun hamile annelerde bebeğin düşmesine de sebep olmayacağı gösterilmiştir (Lindbohm ML, 2005) Ağzında ortalama 7 amalgam dolgu taşıyan loğusa 23 kadının sütleri incelenmiş, anne sütündeki civa konsantrasyonunun normal sınırlarda olduğu ve toksik bir özellik taşımadığı anlaşılmıştır. (Costa SL, 2005) Ağızlarında bulunan amalgam dolgunun kendisini hasta ettiğini söyleyen 76 hastanın amalgam dolguları dökülmüştür. Hiç bir hatsalığında ve hiç bir şikayetinde düzelme olmamıştır (Nerdrum P, 2004) Amalgam dolgu yapılmadan önce ve sonra ağızdan alınan bakteri florası örnekleri karşılaştırılmış. 6 ay aralıklarla 7 yıl boyunca takip edilmiştir. Amalgam dolgudan sonra antibiyotiğe dirençli bakteriler gelişmemiştir. (Roberts MC, 2008) Elimizdeki bilim kanıtları amalgam dolgunun terk edilmesi için yetersizdir. (Ucar Y, 2011) SONUÇ: Amalgam dolgunun bir çok bakımdan toksik olduğunu iddia eden yayınlar, söylentiler, internet vdieoları, tv programları, aslında dolgu maddesi üreten firmaların pirim gayretleri gibi görünmektedir. Amalgam dolguların zararlı olduğunu anlatan senaryolar ve ortaya atılan iddialar bilim çevreleri tarafından yeteri kadar destek görmemiştir. Bu gün elimizdeki deliller amalgam dolgunun terk edilmesini gerektirecek kadar kesin ve sağlam değildir. Kaynaklar: Kingman A, Albers JW, Arezzo JC, Garabrant DH, Michalek JE. Amalgam exposure and neurological function. Neurotoxicology. 2005 Mar;26(2):241-55. doi: 10.1016/j.neuro.2004.09.008. PMID: 15713345. DeRouen TA, Martin MD, Leroux BG, Townes BD, Woods JS, Leitão J, Castro-Caldas A, Luis H, Bernardo M, Rosenbaum G, Martins IP. Neurobehavioral effects of dental amalgam in children: a randomized clinical trial. JAMA. 2006 Apr 19;295(15):1784-92. doi: 10.1001/jama.295.15.1784. PMID: 16622140. Bellinger DC, Trachtenberg F, Barregard L, Tavares M, Cernichiari E, Daniel D, McKinlay S. Neuropsychological and renal effects of dental amalgam in children: a randomized clinical trial. JAMA. 2006 Apr 19;295(15):1775-83. doi: 10.1001/jama.295.15.1775. PMID: 16622139. Bellinger DC, Daniel D, Trachtenberg F, Tavares M, McKinlay S. Dental amalgam restorations and children's neuropsychological function: the New England Children's Amalgam Trial. Environ Health Perspect. 2007A Mar;115(3):440-6. doi: 10.1289/ehp.9497. Epub 2006 Oct 30. PMID: 17431496; PMCID: PMC1849920. Bellinger DC, Trachtenberg F, Daniel D, Zhang A, Tavares MA, McKinlay S. A dose-effect analysis of children's exposure to dental amalgam and neuropsychological function: the New England Children's Amalgam Trial. J Am Dent Assoc. 2007B Sep;138(9):1210-6. doi: 10.14219/jada.archive.2007.0345. PMID: 17785386. Lauterbach M, Martins IP, Castro-Caldas A, Bernardo M, Luis H, Amaral H, Leitão J, Martin MD, Townes B, Rosenbaum G, Woods JS, Derouen T. Neurological outcomes in children with and without amalgam-related mercury exposure: seven years of longitudinal observations in a randomized trial. J Am Dent Assoc. 2008 Feb;139(2):138-45. doi: 10.14219/jada.archive.2008.0128. Erratum in: J Am Dent Assoc. 2008 Apr;139(4):404. PMID: 18245680. Bellinger DC, Trachtenberg F, Zhang A, Tavares M, Daniel D, McKinlay S. Dental amalgam and psychosocial status: the New England Children's Amalgam Trial. J Dent Res. 2008 May;87(5):470-4. doi: 10.1177/154405910808700504. PMID: 18434579; PMCID: PMC2741096. Bates MN, Fawcett J, Garrett N, Cutress T, Kjellstrom T. Health effects of dental amalgam exposure: a retrospective cohort study. Int J Epidemiol. 2004 Aug;33(4):894-902. doi: 10.1093/ije/dyh164. Epub 2004 May 20. PMID: 15155698. Ye X, Qian H, Xu P, Zhu L, Longnecker MP, Fu H. Nephrotoxicity, neurotoxicity, and mercury exposure among children with and without dental amalgam fillings. Int J Hyg Environ Health. 2009 Jul;212(4):378-86. doi: 10.1016/j.ijheh.2008.09.004. Epub 2008 Nov 7. PMID: 18996050; PMCID: PMC3653184. Hertz-Picciotto I, Green PG, Delwiche L, Hansen R, Walker C, Pessah IN. Blood mercury concentrations in CHARGE Study children with and without autism. Environ Health Perspect. 2010 Jan;118(1):161-6. doi: 10.1289/ehp.0900736. PMID: 20056569; PMCID: PMC2831962. Surkan PJ, Wypij D, Trachtenberg F, Daniel DB, Barregard L, McKinlay S, Bellinger DC. Neuropsychological function in school-age children with low mercury exposures. Environ Res. 2009 Aug;109(6):728-33. doi: 10.1016/j.envres.2009.04.006. Epub 2009 May 22. PMID: 19464677; PMCID: PMC2727749. Luglie PF, Campus G, Chessa G, Spano G, Capobianco G, Fadda GM, Dessole S. Effect of amalgam fillings on the mercury concentration in human amniotic fluid. Arch Gynecol Obstet. 2005 Feb;271(2):138-42. doi: 10.1007/s00404-003-0578-6. Epub 2003 Dec 20. PMID: 14689312. Palkovicova L, Ursinyova M, Masanova V, Yu Z, Hertz-Picciotto I. Maternal amalgam dental fillings as the source of mercury exposure in developing fetus and newborn. J Expo Sci Environ Epidemiol. 2008 May;18(3):326-31. doi: 10.1038/sj.jes.7500606. Epub 2007 Sep 12. PMID: 17851449. Hujoel PP, Lydon-Rochelle M, Bollen AM, Woods JS, Geurtsen W, del Aguila MA. Mercury exposure from dental filling placement during pregnancy and low birth weight risk. Am J Epidemiol. 2005 Apr 15;161(8):734-40. doi: 10.1093/aje/kwi100. PMID: 15800265. Lindbohm ML, Ylöstalo P, Sallmén M, Henriks-Eckerman ML, Nurminen T, Forss H, Taskinen H. Occupational exposure in dentistry and miscarriage. Occup Environ Med. 2007 Feb;64(2):127-33. doi: 10.1136/oem.2005.026039. Epub 2006 Oct 19. PMID: 17053021; PMCID: PMC2078431. Costa SL, Malm O, Dórea JG. Breast-milk mercury concentrations and amalgam surface in mothers from Brasília, Brazil. Biol Trace Elem Res. 2005 Aug;106(2):145-51. doi: 10.1385/BTER:106:2:145. PMID: 16116246. Nerdrum P, Malt UF, Høglend P, Oppedal B, Gundersen R, Holte M, Löne J. A 7-year prospective quasi-experimental study of the effects of removing dental amalgam in 76 self-referred patients compared with 146 controls. J Psychosom Res. 2004 Jul;57(1):103-11. doi: 10.1016/S0022-3999(03)00542-7. PMID: 15256302. Roberts MC, Leroux BG, Sampson J, Luis HS, Bernardo M, Leitão J. Dental amalgam and antibiotic- and/or mercury-resistant bacteria. J Dent Res. 2008 May;87(5):475-9. doi: 10.1177/154405910808700502. PMID: 18434580. Ucar Y, Brantley WA Biocompatibility of Dental Amalgams. International Journal of Dentistry, 2011, doi:10.1155/2011/981595 --------- Amalgamın zehirli olmadığını gösteren sayısız bilim makalesi bulunmaktadır. Amalgamın yapısındaki civa, dolgudan ayrılmaz hiç kimseyi zehirlemez. Örneğin sofra tuzunun yapısındaki klor zehirli bir gazdır ama tuzdan ayrılmadığı için tuz yiyenler klor ile zehirlenmezler. 100 milyından fazla Amerikalının ağzında amalgam dolgu vardır. Bu sayı Amerika'nın yarısı demektir. FDI ve ADA 1997 ve 2007 yıllarında yayınladıkları bildiride amalgam dolguyu sağlığa uygun ve kullanılabilir bulduğunu duyurdu. Amerikan tıp birliği 2006'da bağımsız çalışmalar yürüterek sinir sistemi ve böbrekler üzerine amalgamın toksiik etkisi görülmediğini yayınladı. Sinirlere zarar vermediği ispatlandı (Kingman A, 2005) Alzheimer ve Parkinson hastalığı ile ilişkisi bulunmadığı gösterildi (Bates MN, F2004) Hamileye zarar vermediği gösterildi (Luglie PF, 2003) (Hujoel PP, 2005) Diş hekimleirne zarar vermediği gösterildi (Ritchie KA, 2004) Amalgamın terk edilmesine hiç bir sebep bulunmadığı gösterildi (Ucar Y, 2011) 8-10 amalgam yapılan insanda 1-2 ug civa emisynu ölçülmüştür bu miktar insanın günlük civa ihtiyacının altındadır. (Olsson, 1995) 19 uncu yüzyıldan beri her yıl 500 milyon amalgam dolgu yapılmıştır ama amalgamdan ölen hiç kimse yoktur. Benzer bir dedikodu diş macunundaki flor için üretildi, Florsuz macun satmak için diş macunundaki flor zehirlidir dediler. Yine benzer dedikodu kök kanal dolgu maddelerindeki aldehit için üretildi. Aldehitsiz olanı satmak için aldehitli kanal dolgusu zehirlidir dediler. Daha sonra D vitamini eksik dediler, d vitamin sattılar. Magnezyumunuz eksik dediler magnezyum sattılar. Kandida var dediler ilaç sattılar. Mikrop dengeniz bozuk dediler probiyotik sattılar. Şimdi kompozit satmak için amalgam zehirli diyorlar. Kompozit dolguların: - yapısındaki bazı kimyasallar kanser yapıcıdır. - Basınca dayanıksızdır. - Kenarlarından sızıntı yapabilir. - Alerji yapabilir - altındaki canlı pulpada nekroz yapabilir Amalgam dolguda bu zararlar bulunmaz. Amalgam dolgular kanser yapmaz. Çoğu amalgam dolgu daha kalıcıdır, ağız içinde 50 yıldan uzun kalır. 19 uncu yüzyıldan beri Hiç kimse amalgam zehirlenmesinden ölmemiştir. Kanser yapabilen beyaz dolgular dururken Amalgamın zehirlediği dedikoduları Kompozit dolgu satışlarını artırmak için firmalar amalgamı kötülemek amacıyla üretilmiş olabilir şeklinde değerlendiriyorum
İMPLANT-KANSER İLİŞKİSİ İmplant çevresinden kaynağını alan plazmositoma ve skuamöz hücreli karsinoma vakaları yayınlandı. İlk belirtiler implant çevresinde kemik kaybı ve mukoza hiperplazisiydi. Ful tekst makale buradadır: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5863021/ . İmplantların ağız kanserlerinin tetiğini çekebilen inflamatuar olaylar için bir ko-faktör olabileceği gösterildi Ful tekst makale buradadır:: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3448182/ (Resimde implant çevreside oluşan kanserler ve çok iyi diferansiye olmuş kanser hücreleri görülmektedir)